Ata neden soldan binilir?
Diğer birçok alışkanlıkta olduğu gibi, bunun da sebebi, insanların çoğunun sağ ellerini kullanıyor olmalarıdır. Asırlar önce, daha çok sağ ellerini kullanan insanlar, kılıçlarını kolay çekebilmeleri için, kılıçlarını kınlarında, sol taraflarında taşıyorlardı.
Ata binerken, sol dizin altına kadar inen bu uzun kılıçla ata sağdan binmek, yani sağ ayağı üzengiye koyup, sol ayağı atın üzerine atarak binmek kılıç nedeni ile zor oluyordu.
Soldan, sol ayağı üzengi üzerine koyup, sağ ayağı atın üzerine atarak binince kılıç sorun yaratmıyordu. Özellikle savaşa giden ordularda disiplin nedeni ile bir örnek hareket edilmesi gerektiğinden, solaklar da ata soldan binmek zorunda kalıyorlardı.
Artık biniciler kılıç taşımıyorlarsa da, ata soldan binmek günümüze kadar uzanan bir gelenek haline geldi.
30 Nisan 2012 Pazartesi
29 Nisan 2012 Pazar
Erkekler eskiden nasıl tıraş oluyorlardı?
Erkekler eskiden nasıl tıraş oluyorlardı?
1991'de Avusturya Alpleri'nde buzullar arasında donmuş bir erkek cesedi bulundu. Şaşırtıcı olan cesedin 5.200 yıl önce yaşamış birine ait olması ve bugüne kadar hemen hemen hiç bozulmadan kalabilmesiydi. 'Alp Çobanı' adı verilen bu cesette dikkat çeken bir başka husus da, yüzünde sakal ve bıyık olmamasıydı.
Arkeologlara göre erkekler tarih öncesi devirlerde de tıraş oluyorlardı. Mağara duvarlarındaki bu devirlerden kalma resimler sakal tıraşı için kabukların, köpekbalığı dişlerinin, en çok da keskinleştirilmiş çakmaktaşlarının kullanıldığını göstermektedir. Günümüzde keşfedilen bazı ilkel kabilelerde çakmaktaşının bu amaçla kullanıldığı gerçekten de görülmektedir. Mısır'da açılan mezarlarda eski Mısırlıların M.Ö. 4. yüzyılda sakal kesmek için kullandıkları altın ve bakır aletler bulunmuştur.
Tarih öncesi erkeğinin sakal tıraşı olma nedeni, kesilmezse 150 santimetreye kadar uzayabilecek olan sakalın hareket kabiliyetini hayli kısıtlamasıdır. Ancak sinek kaydı tıraş olma ihtiyacının nedeni bilinmemektedir. Her gün kesilmesi gerekiyorsa erkekler niçin sakallı yaratılmışlardır, o da ayrı bir konu. Erkekler günümüzde olduğu gibi geçmiş zamanlarda da din, toplumsal konum ve moda gibi nedenlerle tıraş oluyorlardı. Örneğin, Roma'da sadece özgür insanlar tıraş olabilirdi.
MS. 14. yüzyılda şimdiki usturanın ilkelleri ortaya çıkmaya başladı, ama erkeklerin acılı ve kanlı tıraş derdi 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. King Camp Gillette (jilet) ABD'de 1901 yılında ilk iki taraflı jileti keşfetti. Ancak Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar 168 jilet ve 51 makine satabilmişti. Savaş başlarında ABD hükümeti ordunun ihtiyacını karşılamak için firmaya 3,5 milyon tıraş makinesi sipariş etti. Böylece tıraş bıçağı bir sektör haline geldi.
Kısa bir süre sonra eski bir kılıç üreticisi olan Wilkinson firması da tıraş bıçağı üretimine geçti ve bu ikili günümüze kadar piyasanın devleri olarak geldiler. Günümüzde Gillette dünya pazarının yüzde 66'sim elinde bulundururken, Wilkinson'un payı yüzde 20'dir. Daima sektörün motoru olan Gillette aslında kaşifinin ve firmanın ismi ve bir marka iken ürünün de ismi haline gelmiştir.
1950'li yıllarda ilk elektrikli tıraş makineleri devreye girdi. Aynı yıllarda ise paslanmaz çelik tıraş bıçağı piyasaya çıktı. Günümüz erkeklerinin yaklaşık yüzde 80'i ıslak tıraşı yani tıraş bıçağı kullanmayı tercih ediyor. Dünyada tıraş olan 2 milyar erkek ve her birinin yüzünde ortalama 15 bin kıl varken ve hele hele bu kıllar günde yaklaşık 2 milimetre uzarken, yani bir erkeğin ömrünün ortalama 100 günü tıraş olmakla geçerken, kim bükebilir tıraş bıçağı sektörünün bileğini?
1991'de Avusturya Alpleri'nde buzullar arasında donmuş bir erkek cesedi bulundu. Şaşırtıcı olan cesedin 5.200 yıl önce yaşamış birine ait olması ve bugüne kadar hemen hemen hiç bozulmadan kalabilmesiydi. 'Alp Çobanı' adı verilen bu cesette dikkat çeken bir başka husus da, yüzünde sakal ve bıyık olmamasıydı.
Arkeologlara göre erkekler tarih öncesi devirlerde de tıraş oluyorlardı. Mağara duvarlarındaki bu devirlerden kalma resimler sakal tıraşı için kabukların, köpekbalığı dişlerinin, en çok da keskinleştirilmiş çakmaktaşlarının kullanıldığını göstermektedir. Günümüzde keşfedilen bazı ilkel kabilelerde çakmaktaşının bu amaçla kullanıldığı gerçekten de görülmektedir. Mısır'da açılan mezarlarda eski Mısırlıların M.Ö. 4. yüzyılda sakal kesmek için kullandıkları altın ve bakır aletler bulunmuştur.
Tarih öncesi erkeğinin sakal tıraşı olma nedeni, kesilmezse 150 santimetreye kadar uzayabilecek olan sakalın hareket kabiliyetini hayli kısıtlamasıdır. Ancak sinek kaydı tıraş olma ihtiyacının nedeni bilinmemektedir. Her gün kesilmesi gerekiyorsa erkekler niçin sakallı yaratılmışlardır, o da ayrı bir konu. Erkekler günümüzde olduğu gibi geçmiş zamanlarda da din, toplumsal konum ve moda gibi nedenlerle tıraş oluyorlardı. Örneğin, Roma'da sadece özgür insanlar tıraş olabilirdi.
MS. 14. yüzyılda şimdiki usturanın ilkelleri ortaya çıkmaya başladı, ama erkeklerin acılı ve kanlı tıraş derdi 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. King Camp Gillette (jilet) ABD'de 1901 yılında ilk iki taraflı jileti keşfetti. Ancak Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar 168 jilet ve 51 makine satabilmişti. Savaş başlarında ABD hükümeti ordunun ihtiyacını karşılamak için firmaya 3,5 milyon tıraş makinesi sipariş etti. Böylece tıraş bıçağı bir sektör haline geldi.
Kısa bir süre sonra eski bir kılıç üreticisi olan Wilkinson firması da tıraş bıçağı üretimine geçti ve bu ikili günümüze kadar piyasanın devleri olarak geldiler. Günümüzde Gillette dünya pazarının yüzde 66'sim elinde bulundururken, Wilkinson'un payı yüzde 20'dir. Daima sektörün motoru olan Gillette aslında kaşifinin ve firmanın ismi ve bir marka iken ürünün de ismi haline gelmiştir.
1950'li yıllarda ilk elektrikli tıraş makineleri devreye girdi. Aynı yıllarda ise paslanmaz çelik tıraş bıçağı piyasaya çıktı. Günümüz erkeklerinin yaklaşık yüzde 80'i ıslak tıraşı yani tıraş bıçağı kullanmayı tercih ediyor. Dünyada tıraş olan 2 milyar erkek ve her birinin yüzünde ortalama 15 bin kıl varken ve hele hele bu kıllar günde yaklaşık 2 milimetre uzarken, yani bir erkeğin ömrünün ortalama 100 günü tıraş olmakla geçerken, kim bükebilir tıraş bıçağı sektörünün bileğini?
28 Nisan 2012 Cumartesi
Eski insanlar tuvaletlerini nasıl yapıyorlardı?
Eski insanlar tuvaletlerini nasıl yapıyorlardı?
İnsanlar tarihlerinde çok uzun bir süre tuvalet kullanmadılar. Başlangıçta hayvanlar nasıl yapıyorlarsa, onlar da öyle yaptılar. İşlerini en yakın çalının dibinde veya bir ırmak kenarında görebiliyorlardı. Ancak toplumlar geliştikçe, köyler, kasabalar ortaya çıktıkça tuvalet ihtiyacını karşılamak için daha uzak mesafelere gitme zorunluluğu doğdu. Ayrıca açıkta bırakılan atıkların yarattığı kötü koku ve hastalık tehlikeleri de insanlarda bu konuda bazı önlemler almanın zamanının geldiği bilincini oluşturdu.
oturup, ihtiyaçlarını giderdikten sonra oturağa düşenleri uzakta bir yerlere döküyorlardı. İki bin yıl önce ise Romalılar ilk basit tuvaleti kullanmaya başladılar. Atıklar oturdukları deliğin içine düşüyor, deliğin altından akan su onları uzağa taşıyordu.
Çiftçilerin, açık arazide çalışanların ise zaten böyle bir dertleri yoktu. Tarlanın bir köşesine çukur kazıyor, çukur yeterince dolunca, toprakla dolduruyor ve başka bir çukur kazıyorlardı. Geceleri ise yataklarının altında bir lazımlık bulunduruyorlardı.
Ortaçağda kale ve şatolarda atık bir delik vasıtası ile binanın etrafındaki su birikintisine düşürülüyordu. Bir yere tuvaletini yapıp, onu bir tanktan gelen su ile sürükleyip, uygun bir yere bırakma fikri ilk olarak Kraliçe 1. Elizabeth zamanında, 1589 yılında John Harrington'dan geldi. Ancak o zamanlar İngiltere'deki evlerde ne böyle bir tankı dolduracak, ne de atığı alıp götürecek su sistemi vardı.
Günümüzdekilere benzer bir tuvalet ancak iki yüzyıl sonra 1778'de İngiltere'de bir saat yapımcısı olan Alexander Cumming tarafından tasarlandı ve Joseph Bramah tarafından geliştirildi. Tuvaletlerden evlere yayılan kötü koku ise 1849 yılında Stephen Green'in 'U' şeklinde bir boruyu tuvaletin çıkışına monte etmesi ile son buldu. Tuvaletlerin ve günümüzde lavaboların da altında bulunan bu 'U' şeklindeki boruda her zaman bir miktar su kalır ve kokunun oluşmasını önler. Tabii o zamanlar tuvaletler dökme demirden yapılıyordu. Sonra düzgün yüzeylerinin temizlenme kolaylığı bakımından seramik tuvaletler üretilmeye başlanıldı. 1888 yılında ise tuvaletlere zinciri çekilince suyu akan klozetler ilave edildi.
Bizde tuvaletler için hela, kenef, ayakyolu, WC., 00, yüznumara gibi birçok isim kullanılır. 'WC.' İngilizce ismindeki 'Water Closet'in baş harfleridir. Yüznumaranın hikayesi ise değişik. Eskiden Fransa'da otellerde tuvaletler koridorların uçlarındaydı. Odaların her birine birer numara verirken, tuvaletlere numarasız demişler ve '00' diye işaretlemişlerdi. Fransızca'daki 'numarasız' kelimesi ile '100 numara' kelimesi hemen hemen aynı telaffuz edildiğinden, bizde Fransızcası biraz kıt birinin tercüme hatası sonucu 'yüznumara' olarak yerleşmiştir.
İnsanlar tarihlerinde çok uzun bir süre tuvalet kullanmadılar. Başlangıçta hayvanlar nasıl yapıyorlarsa, onlar da öyle yaptılar. İşlerini en yakın çalının dibinde veya bir ırmak kenarında görebiliyorlardı. Ancak toplumlar geliştikçe, köyler, kasabalar ortaya çıktıkça tuvalet ihtiyacını karşılamak için daha uzak mesafelere gitme zorunluluğu doğdu. Ayrıca açıkta bırakılan atıkların yarattığı kötü koku ve hastalık tehlikeleri de insanlarda bu konuda bazı önlemler almanın zamanının geldiği bilincini oluşturdu.
oturup, ihtiyaçlarını giderdikten sonra oturağa düşenleri uzakta bir yerlere döküyorlardı. İki bin yıl önce ise Romalılar ilk basit tuvaleti kullanmaya başladılar. Atıklar oturdukları deliğin içine düşüyor, deliğin altından akan su onları uzağa taşıyordu.
Çiftçilerin, açık arazide çalışanların ise zaten böyle bir dertleri yoktu. Tarlanın bir köşesine çukur kazıyor, çukur yeterince dolunca, toprakla dolduruyor ve başka bir çukur kazıyorlardı. Geceleri ise yataklarının altında bir lazımlık bulunduruyorlardı.
Ortaçağda kale ve şatolarda atık bir delik vasıtası ile binanın etrafındaki su birikintisine düşürülüyordu. Bir yere tuvaletini yapıp, onu bir tanktan gelen su ile sürükleyip, uygun bir yere bırakma fikri ilk olarak Kraliçe 1. Elizabeth zamanında, 1589 yılında John Harrington'dan geldi. Ancak o zamanlar İngiltere'deki evlerde ne böyle bir tankı dolduracak, ne de atığı alıp götürecek su sistemi vardı.
Günümüzdekilere benzer bir tuvalet ancak iki yüzyıl sonra 1778'de İngiltere'de bir saat yapımcısı olan Alexander Cumming tarafından tasarlandı ve Joseph Bramah tarafından geliştirildi. Tuvaletlerden evlere yayılan kötü koku ise 1849 yılında Stephen Green'in 'U' şeklinde bir boruyu tuvaletin çıkışına monte etmesi ile son buldu. Tuvaletlerin ve günümüzde lavaboların da altında bulunan bu 'U' şeklindeki boruda her zaman bir miktar su kalır ve kokunun oluşmasını önler. Tabii o zamanlar tuvaletler dökme demirden yapılıyordu. Sonra düzgün yüzeylerinin temizlenme kolaylığı bakımından seramik tuvaletler üretilmeye başlanıldı. 1888 yılında ise tuvaletlere zinciri çekilince suyu akan klozetler ilave edildi.
Bizde tuvaletler için hela, kenef, ayakyolu, WC., 00, yüznumara gibi birçok isim kullanılır. 'WC.' İngilizce ismindeki 'Water Closet'in baş harfleridir. Yüznumaranın hikayesi ise değişik. Eskiden Fransa'da otellerde tuvaletler koridorların uçlarındaydı. Odaların her birine birer numara verirken, tuvaletlere numarasız demişler ve '00' diye işaretlemişlerdi. Fransızca'daki 'numarasız' kelimesi ile '100 numara' kelimesi hemen hemen aynı telaffuz edildiğinden, bizde Fransızcası biraz kıt birinin tercüme hatası sonucu 'yüznumara' olarak yerleşmiştir.
27 Nisan 2012 Cuma
Günümüzde üniformalar niçin haki renkte?
Günümüzde üniformalar niçin haki renkte?
Napolyon savaşlarına kadar, askeri üniformalar çok renkli ve gösterişli idi. Ancak savaş teknolojisi geliştikçe bunun da bazı sakıncaları ortaya çıkmaya başladı. Kılıç ve kalkanla yapılan savaşlarda gösterişli üniformalar düşmanda moral bozukluğu yaratıyordu ama ateşli silahlar bulununca, bu parlak ve renkli giysiler uzaktan iyi bir hedef olmaya başladı. Bugün askerler savaşa en uygun sadelikte giyinerek giderler ve sadece gerekli teçhizatı taşırlar.
Üniformalardaki haki renk ise ilk kez İngilizler tarafından 1850'li yıllarda Hindistan'da kullanılmaya başlanmıştır. Britanya ordusundan Hary Lumsden İngiliz askerlerinin beyaz üniformaları nedeni ile kolay hedef olduklarını fark edince, üniformaların üzerine toz ve çamur sürerek ve biraz da çay ile boyayarak renklerini gölgeli kahverengine dönüştürmüş ve giysilerin rengini araziye uydurmaya çalışmıştır. Toprak rengine benzeyen bu üniformalara Hintçe toprak rengi anlamına gelen 'Khaki' adı verilmiş ve Türkçe'ye de 'haki' olarak geçmiştir.
Khaki 20. yüzyılın başlarında günün standartlarına göre değiştirildi. Bu model Amerikan özel timleri tarafından tehlikeli görevlerde kullanılmaya başlanıldı. Birinci Dünya Savaşı'nda da kullanılan bu renkteki kumaşlar çok sert oldukları için askerlerin hareket kabiliyetlerini azaltıyor ve ıslandıkça daralıyorlardı. 1932 yılında pamuktan üretilen 'cramerton' ordu elbisesi dayanıklı olması ve içinde kolayca hareket edilebilmesi açısından İkinci Dünya Savaşı'nda ordunun kullandığı en yaygın arazi elbisesi haline geldi.
Bir sonraki aşama ise askerlerin düşman tarafından görülmemesini sağlayacak kadar araziye uygun ama aynı zamanda aynı tarafın askerlerinin birbirlerini vurmamasını sağlayacak şekilde ayırt edilebilir kumaş renk ve desenini yaratmaktı.
Aslında kamuflaja ilk olarak askerler tarafından değil, hayvanların kendilerini fark etmelerini önlemek için avcılar tarafından başvurulmuştu. Kamuflaj desenlerini yaratabilmek için İngiliz ve Fransız orduları ressamlarla işbirliği yapmıştır. Hatta Picasso'nun ordu giysilerini görünce, 'Bunlar benim desenlerim' diye bağırdığı bile rivayet edilir.
Napolyon savaşlarına kadar, askeri üniformalar çok renkli ve gösterişli idi. Ancak savaş teknolojisi geliştikçe bunun da bazı sakıncaları ortaya çıkmaya başladı. Kılıç ve kalkanla yapılan savaşlarda gösterişli üniformalar düşmanda moral bozukluğu yaratıyordu ama ateşli silahlar bulununca, bu parlak ve renkli giysiler uzaktan iyi bir hedef olmaya başladı. Bugün askerler savaşa en uygun sadelikte giyinerek giderler ve sadece gerekli teçhizatı taşırlar.
Üniformalardaki haki renk ise ilk kez İngilizler tarafından 1850'li yıllarda Hindistan'da kullanılmaya başlanmıştır. Britanya ordusundan Hary Lumsden İngiliz askerlerinin beyaz üniformaları nedeni ile kolay hedef olduklarını fark edince, üniformaların üzerine toz ve çamur sürerek ve biraz da çay ile boyayarak renklerini gölgeli kahverengine dönüştürmüş ve giysilerin rengini araziye uydurmaya çalışmıştır. Toprak rengine benzeyen bu üniformalara Hintçe toprak rengi anlamına gelen 'Khaki' adı verilmiş ve Türkçe'ye de 'haki' olarak geçmiştir.
Khaki 20. yüzyılın başlarında günün standartlarına göre değiştirildi. Bu model Amerikan özel timleri tarafından tehlikeli görevlerde kullanılmaya başlanıldı. Birinci Dünya Savaşı'nda da kullanılan bu renkteki kumaşlar çok sert oldukları için askerlerin hareket kabiliyetlerini azaltıyor ve ıslandıkça daralıyorlardı. 1932 yılında pamuktan üretilen 'cramerton' ordu elbisesi dayanıklı olması ve içinde kolayca hareket edilebilmesi açısından İkinci Dünya Savaşı'nda ordunun kullandığı en yaygın arazi elbisesi haline geldi.
Bir sonraki aşama ise askerlerin düşman tarafından görülmemesini sağlayacak kadar araziye uygun ama aynı zamanda aynı tarafın askerlerinin birbirlerini vurmamasını sağlayacak şekilde ayırt edilebilir kumaş renk ve desenini yaratmaktı.
Aslında kamuflaja ilk olarak askerler tarafından değil, hayvanların kendilerini fark etmelerini önlemek için avcılar tarafından başvurulmuştu. Kamuflaj desenlerini yaratabilmek için İngiliz ve Fransız orduları ressamlarla işbirliği yapmıştır. Hatta Picasso'nun ordu giysilerini görünce, 'Bunlar benim desenlerim' diye bağırdığı bile rivayet edilir.
26 Nisan 2012 Perşembe
Şemsiyelerin çoğunun rengi niçin siyahtır?
Şemsiyelerin çoğunun rengi niçin siyahtır?
Şemsiyeler ilk olarak 3400 yıl önce Mezopotamya'da, bir rütbenin, bir ayrıcalığın sembolü olarak kullanılmaya başlandı. Bu ilk şemsiyeler Mezopotamyalıları yağmurdan değil, yakıcı güneşten korumak için kullanılıyordu.
Şemsiyeler yüzyıllar boyu hep güneşten korunmak için kullanıldı. Bugün bile bazı Afrika kabilelerinde şefin arkasında yürüyen bir şemsiye taşıyıcısı görülmektedir. Hatta İngilizce'de şemsiye anlamındaki 'umbrella' kelimesi, Latince gölge anlamına gelen 'umbra' kelimesinden türemiştir.
Milattan önce 1200 yıllarına gelindiğinde şemsiye Mısırlılarda biraz dini bir anlam kazandı. Gökyüzünün Tanrının vücudundan yapılmış, dünyayı koruyan bir şemsiye olduğuna inanıyorlardı ve başlarının üzerinde taşıdıkları şemsiye yüksek ahlak sembolü idi.
Romalılar şemsiye kültürünü Mısırlılardan aldılar ama onu hep kadınsı bir sembol olarak gördüler ve erkekler tarafından hiç kullanılmadı. Yağlı kağıttan yapılan şemsiyelerin yağmuru da geçirmediği görülünce, kadınlar tarafından yağmurda da kullanılmaya başlandı. Artık antik tiyatrolarda, yağmurda kadınlar şemsiyeler altında rahat rahat otururlarken, erkekler sırıl sıklam ıslanıyorlardı.
Avrupa'da şemsiyelerin yaygın olarak kullanılmasına 1700'lü yıllarda başlanmıştır. Bu yıllarda şemsiyelerin yünlü kumaşlarının üstü bir çeşit yağ ile sıvanıyordu. Bu yağ kumaşa su geçirmez bir özellik kazandırıyor ve siyah bir renk veriyordu. Siyah renkli bu şemsiyeler erkekler tarafından da benimsendi ve güneş için olan beyaz şemsiyeler kadınların, yağmur için olan siyahlar ise erkeklerin vazgeçilmez aksesuarları oldu.
Bir çeşit yağ ile sıvanan siyah şemsiyeler gerçekten yağmuru hiç geçirmiyorlardı ama ömürleri de pek uzun sürmüyordu. Zamanla daha kaliteli şemsiyeler üretildi, ancak siyah renk su geçirmezliğin bir garantisiymiş gibi algılanmaya devam edildi. Günümüzde yazın şemsiye kullanma adeti pek kalmadı ama yağmurda erkekler siyah şemsiye taşımada hala ısrarlı. Kadınlar ise cıvıl cıvıl renklerdeki şemsiyelerle dolaşıyorlar.
Şemsiyeler ilk olarak 3400 yıl önce Mezopotamya'da, bir rütbenin, bir ayrıcalığın sembolü olarak kullanılmaya başlandı. Bu ilk şemsiyeler Mezopotamyalıları yağmurdan değil, yakıcı güneşten korumak için kullanılıyordu.
Şemsiyeler yüzyıllar boyu hep güneşten korunmak için kullanıldı. Bugün bile bazı Afrika kabilelerinde şefin arkasında yürüyen bir şemsiye taşıyıcısı görülmektedir. Hatta İngilizce'de şemsiye anlamındaki 'umbrella' kelimesi, Latince gölge anlamına gelen 'umbra' kelimesinden türemiştir.
Milattan önce 1200 yıllarına gelindiğinde şemsiye Mısırlılarda biraz dini bir anlam kazandı. Gökyüzünün Tanrının vücudundan yapılmış, dünyayı koruyan bir şemsiye olduğuna inanıyorlardı ve başlarının üzerinde taşıdıkları şemsiye yüksek ahlak sembolü idi.
Romalılar şemsiye kültürünü Mısırlılardan aldılar ama onu hep kadınsı bir sembol olarak gördüler ve erkekler tarafından hiç kullanılmadı. Yağlı kağıttan yapılan şemsiyelerin yağmuru da geçirmediği görülünce, kadınlar tarafından yağmurda da kullanılmaya başlandı. Artık antik tiyatrolarda, yağmurda kadınlar şemsiyeler altında rahat rahat otururlarken, erkekler sırıl sıklam ıslanıyorlardı.
Avrupa'da şemsiyelerin yaygın olarak kullanılmasına 1700'lü yıllarda başlanmıştır. Bu yıllarda şemsiyelerin yünlü kumaşlarının üstü bir çeşit yağ ile sıvanıyordu. Bu yağ kumaşa su geçirmez bir özellik kazandırıyor ve siyah bir renk veriyordu. Siyah renkli bu şemsiyeler erkekler tarafından da benimsendi ve güneş için olan beyaz şemsiyeler kadınların, yağmur için olan siyahlar ise erkeklerin vazgeçilmez aksesuarları oldu.
Bir çeşit yağ ile sıvanan siyah şemsiyeler gerçekten yağmuru hiç geçirmiyorlardı ama ömürleri de pek uzun sürmüyordu. Zamanla daha kaliteli şemsiyeler üretildi, ancak siyah renk su geçirmezliğin bir garantisiymiş gibi algılanmaya devam edildi. Günümüzde yazın şemsiye kullanma adeti pek kalmadı ama yağmurda erkekler siyah şemsiye taşımada hala ısrarlı. Kadınlar ise cıvıl cıvıl renklerdeki şemsiyelerle dolaşıyorlar.
25 Nisan 2012 Çarşamba
Matemde bayraklar niçin yarıya indirilir?
Matemde bayraklar niçin yarıya indirilir?
Bu geleneğin kökeni eski deniz savaşlarına kadar uzanıyor. O devirlerde her bir savaş gemisinin direğinin tepesinde dalgalanan kendine özgü renkli bir bayrağı vardı. Bir deniz savaşından sonra yenilen gemi, galip tarafın bayrağını asmak zorundaydı, bunun için de kendi bayrağını yarıya çekerek üstte yer bırakırdı.
Günümüzde böyle bir durum söz konusu değilse de, bayrakları yarıya indirmek bir saygı ifadesi olarak kaldı. Milletlerin matem günlerinde, önemli devlet adamlarının ölümünde, diğer milletlerin de bayraklarını yarıya indirmeleri, mateme katılmak anlamında uluslararası bir gelenek haline geldi.
Hangi ulustan olursa olsun denizde birbirinin yanından geçen gemilerin, geçiş süresince bayraklarım yarıya indirmeleri geleneği, saygının bir ifadesi olarak günümüzde hala devam etmektedir.
Bu geleneğin kökeni eski deniz savaşlarına kadar uzanıyor. O devirlerde her bir savaş gemisinin direğinin tepesinde dalgalanan kendine özgü renkli bir bayrağı vardı. Bir deniz savaşından sonra yenilen gemi, galip tarafın bayrağını asmak zorundaydı, bunun için de kendi bayrağını yarıya çekerek üstte yer bırakırdı.
Günümüzde böyle bir durum söz konusu değilse de, bayrakları yarıya indirmek bir saygı ifadesi olarak kaldı. Milletlerin matem günlerinde, önemli devlet adamlarının ölümünde, diğer milletlerin de bayraklarını yarıya indirmeleri, mateme katılmak anlamında uluslararası bir gelenek haline geldi.
Hangi ulustan olursa olsun denizde birbirinin yanından geçen gemilerin, geçiş süresince bayraklarım yarıya indirmeleri geleneği, saygının bir ifadesi olarak günümüzde hala devam etmektedir.
24 Nisan 2012 Salı
İnsanlar niçin tokalaşıyorlar?
İnsanlar niçin tokalaşıyorlar?
Tokalaşma aslında çağlar öncesi bir adet. Çok eski çağlarda, tüm erkekler bir silah taşıyor ve çoğunluğu da bu silahı sağ eli ile kullanıyordu.
Bir erkek diğerine dost olduğunu, elinde silah bulunmadığını göstermek için, boş sağ elini uzatıyor, diğeri de aynı şeyi yapıyordu. Ama her iki taraf da kendini emniyete almak, diğerinin aniden silah çekmesine mani olmak için, birbirlerinden emin olana kadar, birlikte ellerini hafifçe sıkarak duruyorlardı.
Tokalaşırken elleri sallama alışkanlığı, elleri daha iyi kavrayarak, rakibin giysisinin içinden aniden bir silah çıkarmasını önlemek için başlamış olabilir. Ancak sonraları dostluğun bir ifadesi oldu.
Tokalaşma aslında çağlar öncesi bir adet. Çok eski çağlarda, tüm erkekler bir silah taşıyor ve çoğunluğu da bu silahı sağ eli ile kullanıyordu.
Bir erkek diğerine dost olduğunu, elinde silah bulunmadığını göstermek için, boş sağ elini uzatıyor, diğeri de aynı şeyi yapıyordu. Ama her iki taraf da kendini emniyete almak, diğerinin aniden silah çekmesine mani olmak için, birbirlerinden emin olana kadar, birlikte ellerini hafifçe sıkarak duruyorlardı.
Tokalaşırken elleri sallama alışkanlığı, elleri daha iyi kavrayarak, rakibin giysisinin içinden aniden bir silah çıkarmasını önlemek için başlamış olabilir. Ancak sonraları dostluğun bir ifadesi oldu.
23 Nisan 2012 Pazartesi
Erkeklerin düğmeleri niçin sağdadır?
Erkeklerin düğmeleri niçin sağdadır?
Hakikaten, niçin erkeklerin tüm giysilerinde düğmeler sağda, ilikler solda iken kadın giysilerinde tam tersidir?
İşte, insanların daha çok sağ ellerini kullanmalarından dolayı yerleşen bir alışkanlık daha. Sağ elini kullanan bir insan için, sağdaki bir düğmeyi, soldaki bir iliğe geçirmek daha kolaydır. Bu nedenle de erkeklerin düğmeleri daima sağdadır.
Peki kadınların düğmeleri niçin solda? Kadınların çoğunluğu da, daha çok sağ ellerini kullanmıyor mu?
Giysilerde düğmelerin kullanılmaya başlanıldığı ilk zamanlarda, düğmeler hem çabuk kırılabiliyordu, hem de herkesin alamayacağı kadar pahalı idi. Düğme alabilecek zengin kadınlar da, uzun elbiselerini ancak hizmetçilerinin yardımı ile giyebiliyorlardı.
Hizmetçiler ise hanımlarının karşısında, onların düğmelerini, sağ ellerini kullanarak daha rahat ve daha hızlı ilikleyebiliyorlardı (tabii erkeklerin de daha hızlı çözdüklerini söylemeye gerek yok). Bu neden(ler)le, terziler düğmeleri hizmetçinin sağına, hanımının ise soluna gelecek şekilde diker oldular. Günümüzde her kadın, kendi kendine giyinip soyunmasına rağmen nedendir bilinmez, bu adet değişmedi.
22 Nisan 2012 Pazar
Erkek bebeklerin giysileri niçin mavidir?
Erkek bebeklerin giysileri niçin mavidir?
Yüzyıllarca önce insanlarda şeytani güçlerin, bebeklerin veya küçük çocukların odalarında dolaştıklarına, onların vücutlarına girmek için fırsat kolladıklarına ilişkin ortak bir inanç vardı. Ayrıca bu şeytani güçlerin, mavi renk tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Çünkü mavi göklerin rengi idi. Hatta bugün bile hala Ortadoğu'da şeytanı kovmak için, bazı evlerin kapıları maviye boyanmaktadır.
O zamanlarda, sülalenin devamı için, erkek bebeklerin önemi daha fazla olduğu için, şeytan korkar da gider diye, erkek bebeklerin ve küçük erkek çocukların giysilerinin mavi olması adet haline geldi ve yüzyıllar boyunca devam etti.
Çok sonraları kız bebekler de "erkek bebekler kadar önem kazanınca", onların giysilerine de bir renk verilmesi ihtiyacı doğdu ve de çiçeklerin en güzeli olan gülün rengi, yani pembe renk verildi.
Yüzyıllarca önce insanlarda şeytani güçlerin, bebeklerin veya küçük çocukların odalarında dolaştıklarına, onların vücutlarına girmek için fırsat kolladıklarına ilişkin ortak bir inanç vardı. Ayrıca bu şeytani güçlerin, mavi renk tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Çünkü mavi göklerin rengi idi. Hatta bugün bile hala Ortadoğu'da şeytanı kovmak için, bazı evlerin kapıları maviye boyanmaktadır.
O zamanlarda, sülalenin devamı için, erkek bebeklerin önemi daha fazla olduğu için, şeytan korkar da gider diye, erkek bebeklerin ve küçük erkek çocukların giysilerinin mavi olması adet haline geldi ve yüzyıllar boyunca devam etti.
Çok sonraları kız bebekler de "erkek bebekler kadar önem kazanınca", onların giysilerine de bir renk verilmesi ihtiyacı doğdu ve de çiçeklerin en güzeli olan gülün rengi, yani pembe renk verildi.
21 Nisan 2012 Cumartesi
Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?
Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?
Trafik ışıkları uygulaması, önceleri demiryollarının trenleri kontrol için uyguladığı sinyaller Örnek alınarak başlamıştır. Demiryolları idaresi kırmızı rengi 'dur' sinyali olarak seçmişti. Kırmızı renk kan rengi olduğundan asırlar boyu tehlikenin, tahribatın ve ölümün simgesi olmuştur. Demiryolları ilk faaliyete geçtiği 1830'lu yıllarda 'ikaz' ışığının rengi yeşil, 'geç' ışığının ise beyazdı.
Bir süre sonra beyaz sinyal problem yaratmaya başladı. Beyaz renkli 'geç' sinyali diğer sokak lambaları ile karıştırılabiliyordu. Ama daha da kötüsü 'dur' işaretlerine konulan kırmızı mercekler yerlerinden düşünce ışık beyazlaşıyor, 'geç' sinyali olarak algılanıyor ve kazalara yol açabiliyordu.
Sonunda demiryolcular kırmızıyı 'dur', yeşili 'geç' sarı rengi de 'ikaz' sinyali olarak kullanmaya başladılar. Bilindiği gibi sarı, renk spektrumu içinde en göz alıcı renktir. Böylece makinist bir sinyalin bulunması gereken yerde beyaz ışığı görürse, bir şeylerin yanlış olduğunu anlıyor ve tedbirini alıyordu.
Karayollarına gelince, yollarda sadece atların ve at arabalarının bulunduğu tarihlerde bile dünyanın büyük şehirlerinde trafik sorundu. İlk trafik lambası otomobillerin ortaya çıkmasından çok önce 1868'de Londra'da kullanıldı. Gazla yakılan ve bir eksen etrafında döndürülebilen kırmızı ve yeşil lambalar bir yıl sonra patlayıp, kendilerini çeviren polisi de yaralayınca bu uygulama ortadan kalktı.
Ama öte yandan otomobillerin ortaya çıkması ve şehirlerde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte durum iyice kötüleşti. Çeşitli şehirlerde değişik uygulamalar yapıldı. Demiryollarındaki uygulama örnek alındı ama demiryollarında birbirine paralel iki hat vardı. Bu sistem iki yolun kesiştiği kavşaklarda işe yaramıyordu.
Sonunda günümüzdekilere benzeyen ilk elektrikli otomatik trafik lambasını, ilkokul mezunu ve ABD'deki Cleveland'da otomobil sahibi ilk siyah olan Garrett Morgan geliştirdi. 1914'de ilk denemelerine başlayan Morgan 1923'de de patentini aldı. Morgan 1963'de ölümünden az önce patentini 40 bin dolara General Electric firmasına sattı.
Morgan'ın lambaları demiryollarına benzer şekilde bir "T" üzerinde kırmızı ve yeşil iki lambadan ibaretti. Çok geçmeden ikaz anlamında sarı lamba da ilave edildi ve uygulama bütün dünyaya süratle yayıldı.
Aradan geçen yıllara rağmen sarı renk hala 'ikaz' anlamındadır ama günümüz sürücüleri onu 'geç' sinyali olarak algılıyorlar.
20 Nisan 2012 Cuma
İngiltere'de trafik niçin soldan akar?
İngiltere'de trafik niçin soldan akar?
Bir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı.
Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla) giderek sol taraflarını emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma'ya gelecek hacıların yolda karmaşaya sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18. yüzyılın sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştırıyordu.
Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin liderlerinden Maximilien Robespierre, büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye, Parislilerden yolların sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon, ordularındaki ikmal arabalarının yolların sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi.
İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme alışkanlıklarından vazgeçmediler. Avustralya, Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam ettirdiler. Zaten İngilizler'de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere'de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki, artık isteseler de kolay kolay bunu yapamazlar.
Hangi ülkede olursanız olun, trafiğin yönü ister sağdan olsun ister soldan, karşıdan karşıya geçmeden önce, siz yine de her iki yöne bakmayı ihmal etmeyin.
19 Nisan 2012 Perşembe
Ateşin Düştüğü Yer Filmi
Ateşin Düştüğü Yer (2010)
Ateşin Düştüğü Yer
Vizyon tarihi:
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Levent Üzümcü, Yeşim Ceren Bozoğlu, Elif Tayhan
Ekip:
İsmail Güneş (Yönetmen), İsmail Güneş (Senaryo), İsmail Güneş (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Levent Üzümcü, Yeşim Ceren Bozoğlu, Elif Tayhan
Ekip:
İsmail Güneş (Yönetmen), İsmail Güneş (Senaryo), İsmail Güneş (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Ateşin Düştüğü Yer bir yol hikâyesini konu alıyor. Beklenmeyen bir şekilde rahatsızlanan 16 yaşındaki kız çocuğu Ayşe acilen ameliyata alınır. Ailesi bu ameliyatı gerçekleştirmek için büyük bir çaba harcar. Ameliyat sırasında kızın üç buçuk aylık hamile olduğu anlaşılır. Bu haberi alan aile “yaşatmak” için büyük çaba harcadıkları kızlarını bu kez “öldürmek” için mücadeleye girişir. Öldürme işini üstlenen baba Osman ve kızı Ayşe birlikte yolculuğa çıkarlar. Osman yol boyunca kızını zehirlemek için çaba gösterirken kız öldürüleceğini bilmemektedir. Baba ve kızın bu yolculuğu ikisi için de birbirlerini yeniden tanıma yeniden sevme ve pişmanlık duygusu üzerine devam eder.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Ateşin Düştüğü Yer bir yol hikâyesini konu alıyor. Beklenmeyen bir şekilde rahatsızlanan 16 yaşındaki kız çocuğu Ayşe acilen ameliyata alınır. Ailesi bu ameliyatı gerçekleştirmek için büyük bir çaba harcar. Ameliyat sırasında kızın üç buçuk aylık hamile olduğu anlaşılır. Bu haberi alan aile “yaşatmak” için büyük çaba harcadıkları kızlarını bu kez “öldürmek” için mücadeleye girişir. Öldürme işini üstlenen baba Osman ve kızı Ayşe birlikte yolculuğa çıkarlar. Osman yol boyunca kızını zehirlemek için çaba gösterirken kız öldürüleceğini bilmemektedir. Baba ve kızın bu yolculuğu ikisi için de birbirlerini yeniden tanıma yeniden sevme ve pişmanlık duygusu üzerine devam eder.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
18 Nisan 2012 Çarşamba
Efsanelerin Dansı: Anadolu Ateşi Gösterisi
Efsanelerin Dansı: Anadolu Ateşi (2012)
Efsanelerin Dansı: Anadolu Ateşi
Vizyon tarihi:
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Mustafa Erdoğan
Puan:
0.0 / 10
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Mustafa Erdoğan
Puan:
0.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Kaynağını Anadolu’nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihinden alan, her yöreden derlenmiş 3000 halk dansı figürü 3D olarak sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Ünlü dans gösterisinin sinema filmi detaylı çekimleri 100 kişilik animasyon ve profesyonel 3D çekim ekibi tarafından 6 aylık süre içinde gerçekleştirildi. Dünya standartlarında 3D efekt ve animasyonlar ile desteklenerek izleyiciyi konseptin içinde tarihte yolculuğa çıkartıyor.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Kaynağını Anadolu’nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihinden alan, her yöreden derlenmiş 3000 halk dansı figürü 3D olarak sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Ünlü dans gösterisinin sinema filmi detaylı çekimleri 100 kişilik animasyon ve profesyonel 3D çekim ekibi tarafından 6 aylık süre içinde gerçekleştirildi. Dünya standartlarında 3D efekt ve animasyonlar ile desteklenerek izleyiciyi konseptin içinde tarihte yolculuğa çıkartıyor.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
17 Nisan 2012 Salı
Can Filmi
Can (2011)
Can
Vizyon tarihi:
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Selen Uçer, Serdar Orçin, Erkan Avcı, Yusuf Berkan Demirbağ, İdil Yener, Cengiz Bozkurt, Serhat Nalbantoğlu, Erdal Cindoruk, Zeynep Yalçın , Nisa Melis Telli
Ekip:
Raşit Çelikezer (Yönetmen), Raşit Çelikezer (Senaryo), Tamer Çıray (Müzik)
Puan:
8.0 / 10
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Selen Uçer, Serdar Orçin, Erkan Avcı, Yusuf Berkan Demirbağ, İdil Yener, Cengiz Bozkurt, Serhat Nalbantoğlu, Erdal Cindoruk, Zeynep Yalçın , Nisa Melis Telli
Ekip:
Raşit Çelikezer (Yönetmen), Raşit Çelikezer (Senaryo), Tamer Çıray (Müzik)
Puan:
8.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli birkaç yıl olmuştur, büyükşehirde mutlu mesut yaşıyorlardır. Tek eksikleri bir çocuktur. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca Cemal’in zoruyla illegal yollardan çocuk sahibi olurlar. Ancak başından beri bu duruma karşı tavır alan Ayşe çocuğu bir türlü bağrına basamaz ve çocuk bir yaşına gelirken Cemal evi terk eder. Ayşe çocuktan kurtulmak için her yolu deneyecek ama bir türlü başaramayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli birkaç yıl olmuştur, büyükşehirde mutlu mesut yaşıyorlardır. Tek eksikleri bir çocuktur. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca Cemal’in zoruyla illegal yollardan çocuk sahibi olurlar. Ancak başından beri bu duruma karşı tavır alan Ayşe çocuğu bir türlü bağrına basamaz ve çocuk bir yaşına gelirken Cemal evi terk eder. Ayşe çocuktan kurtulmak için her yolu deneyecek ama bir türlü başaramayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
16 Nisan 2012 Pazartesi
The Dictator Filmi
Diktatör (2012)
The Dictator
Vizyon tarihi:
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Megan Fox , Anna Faris, Sacha Baron Cohen, Ben Kingsley, John C. Reilly , B.J. Novak, Kevin Corrigan , Jason Mantzoukas
Ekip:
6.3 / 10
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Megan Fox , Anna Faris, Sacha Baron Cohen, Ben Kingsley, John C. Reilly , B.J. Novak, Kevin Corrigan , Jason Mantzoukas
Ekip:
Larry
Charles (Yönetmen), Sacha Baron Cohen (Senaryo), Alec Berg (Senaryo),
David Mandel (Senaryo), Jeff Schaffer (Senaryo), Sacha Baron Cohen
(Yapımcı), Peter Baynham (Yapımcı), Alec Berg...
Puan:6.3 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
O, ülkesine demokrasinin gelmesini engellemek için her koşulla, her engelle sonuna kadar mücadele eden ve direnen bir diktatör!
Amerikan televizyon dünyasının çılgın Borat’ı Sacha Baron Cohen, son bombası Brüno’dan sonra “Diktatör” ile sinema perdesine dönüyor. Tiranlık kuran bir diktatörün yapabileceği ve neden olabileceği bütün saçma sapan olayları en absürt noktaya taşıyan filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını önceki filmlerinde de beraber çalıştığı Larry Charles üstleniyor. Filmde Cohen dışında Megan Fox, Anna Faris, Ben Kingsley ve Jason Mantzoukas gibi isimleri görmek mümkün…
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
O, ülkesine demokrasinin gelmesini engellemek için her koşulla, her engelle sonuna kadar mücadele eden ve direnen bir diktatör!
Amerikan televizyon dünyasının çılgın Borat’ı Sacha Baron Cohen, son bombası Brüno’dan sonra “Diktatör” ile sinema perdesine dönüyor. Tiranlık kuran bir diktatörün yapabileceği ve neden olabileceği bütün saçma sapan olayları en absürt noktaya taşıyan filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını önceki filmlerinde de beraber çalıştığı Larry Charles üstleniyor. Filmde Cohen dışında Megan Fox, Anna Faris, Ben Kingsley ve Jason Mantzoukas gibi isimleri görmek mümkün…
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
15 Nisan 2012 Pazar
Aşk ve Para Filmi
Aşk ve Para (2011)
One for the Money
Vizyon tarihi:
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
6.0 / 10
11 Mayıs 2012
Oyuncular:
Katherine
Heigl (Stephanie Plum), John Leguizamo (Jimmy Alpha), Debbie Reynolds
(Grandma Mazur), Daniel Sunjata (Ranger), Jason O''Mara (Joe Morelli),
Sherri Shepherd (Lula), Patrick Fischler (Vinnie...
Ekip:
Julie
Anne Robinson (Yönetmen), Liz Brixius (Senaryo), Janet Evanovich
(Senaryo), Karen McCullah Lutz (Senaryo), Kirsten Smith (Senaryo),
Wendy Finerman (Yapımcı), Katherine Heigl (Yapımcı), Sidney...
Puan:6.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Altı aydır işsiz olan Stephanie, son çare olarak kuzeninin, kefalet senedi veren şirketinde tahsilât ajanı olarak çalışmaya başlar. Tercih ettiği silâh biber gazı spreyidir ama bu Stephanie’yi kuzeninin en büyük borçlusunu yakalamasını engellemez: Cinayet zanlısı, eski polis Joe Morelli. Evet, lise yıllarında Stephanie’yi baştan çıkarıp terk eden Joe Morelli.
Altı aydır işsiz olan Stephanie, son çare olarak kuzeninin, kefalet senedi veren şirketinde tahsilât ajanı olarak çalışmaya başlar. Tercih ettiği silâh biber gazı spreyidir ama bu Stephanie’yi kuzeninin en büyük borçlusunu yakalamasını engellemez: Cinayet zanlısı, eski polis Joe Morelli. Evet, lise yıllarında Stephanie’yi baştan çıkarıp terk eden Joe Morelli.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
14 Nisan 2012 Cumartesi
Ayların günleri niçin 28, 30, 31 gibi farklı?
Ayların günleri niçin 28, 30, 31 gibi farklı?
Romalılar milattan 758 yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına başladılar. Bu ilk orijinal Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quintilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), October (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) idi.
Bu ay adlarından Quintilis'den (Temmuz), December'a (Aralık) kadar olanlar, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 rakamlarının Roma'lılarca telaffuz ediliş şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5'inci, 6'ncı, 7'nci, 8'inci, 9'uncu, ve 10'uncu aylarıydılar. Bu 10 aylık takvim geride hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu.
Yedek olarak bırakılan bu 60 gün sorun yaratınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adları ile iki ay daha eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise Februarius (Şubat) oldu.
Asırlar sonra milattan 46 yıl önce Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar), muhtemelen politik sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat'a 29 gün verdi, her dört senede bir Şubat'a bir gün ilavesini kabul etti. Ancak sonra nedendir bilinmez Janairus'u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Böyle olunca da, her 4 yılda bir eklenecek bir günün, yeni durumda yılın ikinci ayı konumuna gelmesine rağmen Februarius'a (Şubat) eklenilmesine devam edildi.
Julius Caesar'ın beklenmeyen ölümünden (Sen de mi Brütüs olayı!) sonra, Romalılar bu çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilİs (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdiler.
Ondan sora tahta çıkanlardan, Augustus kendi şerefine, Sextilis (Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirerek, bu aya August adını verdi. Ama ortaya başka bir sorun çıkmıştı. Sezar'ın ayı 31 gün, Augustus'un ayı ise 30 gün çekiyordu. Sorunu yine imparatorun kendisi çözdü ve zaten 29 gün olan Şubat'tan bir gün daha alarak Ağutos'a ekleyiverdi. Böylece iki ay da eşitlenmiş oldu.
İşte size takvimin, niçin 12 ay olduğunun, ayların isimlerinin nasıl konduğunun ve niçin farklı sayıda günlerden meydana geldiklerinin, dört sene sonra eklenecek artık günün niçin yılın sonuncu değil de, alakasız bir şekilde ikinci ayına eklendiğinin küçük bir hikayesi.
Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde o kadar oynanmıştır ki, yapılan bilimsel hesaplamalara göre, İsa'nın bugün kabul edilen Milattan, yani İsa'nın doğumundan yaklaşık 6 yıl önce doğduğu, 36 yıl yaşayıp Milattan sonra 30 yılında öldüğü ileri sürülmektedir.
Romalılar milattan 758 yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına başladılar. Bu ilk orijinal Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius (Haziran), Quintilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), October (Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) idi.
Bu ay adlarından Quintilis'den (Temmuz), December'a (Aralık) kadar olanlar, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 rakamlarının Roma'lılarca telaffuz ediliş şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5'inci, 6'ncı, 7'nci, 8'inci, 9'uncu, ve 10'uncu aylarıydılar. Bu 10 aylık takvim geride hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu.
Yedek olarak bırakılan bu 60 gün sorun yaratınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adları ile iki ay daha eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise Februarius (Şubat) oldu.
Asırlar sonra milattan 46 yıl önce Roma İmparatoru Julius Caesar (Sezar), muhtemelen politik sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat'a 29 gün verdi, her dört senede bir Şubat'a bir gün ilavesini kabul etti. Ancak sonra nedendir bilinmez Janairus'u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Böyle olunca da, her 4 yılda bir eklenecek bir günün, yeni durumda yılın ikinci ayı konumuna gelmesine rağmen Februarius'a (Şubat) eklenilmesine devam edildi.
Julius Caesar'ın beklenmeyen ölümünden (Sen de mi Brütüs olayı!) sonra, Romalılar bu çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilİs (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdiler.
Ondan sora tahta çıkanlardan, Augustus kendi şerefine, Sextilis (Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirerek, bu aya August adını verdi. Ama ortaya başka bir sorun çıkmıştı. Sezar'ın ayı 31 gün, Augustus'un ayı ise 30 gün çekiyordu. Sorunu yine imparatorun kendisi çözdü ve zaten 29 gün olan Şubat'tan bir gün daha alarak Ağutos'a ekleyiverdi. Böylece iki ay da eşitlenmiş oldu.
İşte size takvimin, niçin 12 ay olduğunun, ayların isimlerinin nasıl konduğunun ve niçin farklı sayıda günlerden meydana geldiklerinin, dört sene sonra eklenecek artık günün niçin yılın sonuncu değil de, alakasız bir şekilde ikinci ayına eklendiğinin küçük bir hikayesi.
Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde o kadar oynanmıştır ki, yapılan bilimsel hesaplamalara göre, İsa'nın bugün kabul edilen Milattan, yani İsa'nın doğumundan yaklaşık 6 yıl önce doğduğu, 36 yıl yaşayıp Milattan sonra 30 yılında öldüğü ileri sürülmektedir.
Sevimli Balık Pupi Filmi
Sevimli Balık Pupi (2011)
Sea Level
Vizyon tarihi:
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Aun Hoe Goh (Yönetmen), Jeffrey Chiang (Senaryo), Mahmoud Orfali (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Steven
Bone (Lanky), Colin Chong (Lee), Chi-Ren Choong (Fatman), Jason Cottom
(Larry), Kennie Dowle (Octo), Diong Chae Lian (Pup), Max (Pudgy),
Christina Orow (Mertle the Turtle ), Tikriti Shabudin...
Ekip:Aun Hoe Goh (Yönetmen), Jeffrey Chiang (Senaryo), Mahmoud Orfali (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Sevimli Bambu Köpek Balığı Pup, Mercan kayalıklarının orada Bamboo Köpek Balığı yumurtalarını bulunca bir hayli heyecanlanır. Fakat yalnız değildir, iki dalgıç yumurtaları toplamaya gelmiştir. Pup yumurtaları kaçak avcılardan koruyamaz. Su altındaki yaşamları zehirli endüstriyel çöp atıklarıyla zehirlenmektedir. Pup tek başına çevresini kurtarma görevine başlar.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Sevimli Bambu Köpek Balığı Pup, Mercan kayalıklarının orada Bamboo Köpek Balığı yumurtalarını bulunca bir hayli heyecanlanır. Fakat yalnız değildir, iki dalgıç yumurtaları toplamaya gelmiştir. Pup yumurtaları kaçak avcılardan koruyamaz. Su altındaki yaşamları zehirli endüstriyel çöp atıklarıyla zehirlenmektedir. Pup tek başına çevresini kurtarma görevine başlar.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
13 Nisan 2012 Cuma
Vücut Filmi
Vücut (2011)
Vücut
Vizyon tarihi:
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Hatice Aslan, Hakan Kurtaş, Cengiz Bozkurt, Şeyla Halis, Neslihan Yeldan
Ekip:
Mustafa Nuri (Yönetmen)
Puan:
10.0 / 10
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Hatice Aslan, Hakan Kurtaş, Cengiz Bozkurt, Şeyla Halis, Neslihan Yeldan
Ekip:
Mustafa Nuri (Yönetmen)
Puan:
10.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Leyla 40’lı yaşlarının sonunda, o güne kadar yaşamını Almanya’da porno film çevirerek geçirmiş bir kadındır. Kısa bir süre önce Almanya’dan İstanbul’a, onun bu sektöre girmesine ön ayak olan sevgilisi Yılmaz’la geri dönmüşlerdir. Ancak İstanbul’a dönünce Yılmaz Leyla’yı terk eder.
Yılmaz birlikte bir film çevirmeleri konusunda ondan son kez bir ricada bulunur. Yılmaz oynaması için Leyla’yı ikna eder ve Leyla’yla İzzet’in yolları bu filmin setinde kesişir.
İzzet, küçükken yaşadığı bir trajedi yüzünden yaşıtlarından daha farklı olan bir gençtir. Bir arkadaşı ona Yılmaz’ın İnternetteki ilanından bahsedince, İzzet bu teklifi kaçırmaz. Set günü gelir çatar ve sette beklenmedik bir kavga yaşanır. İzzet, kavgadan canhıraş kaçarken Leyla’yı aklına kazır, peşini bırakmaz...
Yılmaz kız arkadaşının haberi olmadan sevişmelerini filme alır. Amacı bunu internete koymaktır. Kız arkadaşı eve geldiğinde, Yılmaz’ın bu kaydı arkadaşlarına izlettiğini görür ve kendini birden kaybeder.
Leyla, İzzet’in sevgisine inanmış, kendisini İzzet’e teslim etmiştir. Etraflarında gelişen olaylar beklenmedik sonuçlar doğururken; onlar önlerine açılan kapıdan geçip yeni hayatlarına doğru ilerlerler…
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Leyla 40’lı yaşlarının sonunda, o güne kadar yaşamını Almanya’da porno film çevirerek geçirmiş bir kadındır. Kısa bir süre önce Almanya’dan İstanbul’a, onun bu sektöre girmesine ön ayak olan sevgilisi Yılmaz’la geri dönmüşlerdir. Ancak İstanbul’a dönünce Yılmaz Leyla’yı terk eder.
Yılmaz birlikte bir film çevirmeleri konusunda ondan son kez bir ricada bulunur. Yılmaz oynaması için Leyla’yı ikna eder ve Leyla’yla İzzet’in yolları bu filmin setinde kesişir.
İzzet, küçükken yaşadığı bir trajedi yüzünden yaşıtlarından daha farklı olan bir gençtir. Bir arkadaşı ona Yılmaz’ın İnternetteki ilanından bahsedince, İzzet bu teklifi kaçırmaz. Set günü gelir çatar ve sette beklenmedik bir kavga yaşanır. İzzet, kavgadan canhıraş kaçarken Leyla’yı aklına kazır, peşini bırakmaz...
Yılmaz kız arkadaşının haberi olmadan sevişmelerini filme alır. Amacı bunu internete koymaktır. Kız arkadaşı eve geldiğinde, Yılmaz’ın bu kaydı arkadaşlarına izlettiğini görür ve kendini birden kaybeder.
Leyla, İzzet’in sevgisine inanmış, kendisini İzzet’e teslim etmiştir. Etraflarında gelişen olaylar beklenmedik sonuçlar doğururken; onlar önlerine açılan kapıdan geçip yeni hayatlarına doğru ilerlerler…
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
12 Nisan 2012 Perşembe
Wanderlust Filmi
Wanderlust (2012)
Wanderlust
Vizyon tarihi:
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
David Wain (Yönetmen), David Wain (Senaryo), Ken Marino (Senaryo), Judd Apatow (Yapımcı), Ken Marino (Yapımcı), Paul Rudd (Yapımcı), David Wain (Yapımcı)
Puan:
10.0 / 10
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Jennifer
Aniston (Linda), Malin Akerman (Eva), Paul Rudd (George), Ray Liotta,
Justin Theroux (Seth), Kathryn Hahn (Karen), Lauren Ambrose (Almond),
Alan Alda (Carvin), Joe Lo Truglio (Wayne...
Ekip:David Wain (Yönetmen), David Wain (Senaryo), Ken Marino (Senaryo), Judd Apatow (Yapımcı), Ken Marino (Yapımcı), Paul Rudd (Yapımcı), David Wain (Yapımcı)
Puan:
10.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Paul Rudd ve Jennifer Aniston, David Wain’in (Role Models) yönettiği, yapımcılığını ise Judd Apatow’un (Kaza Kurşunu) üstlendiği Wanderlust adlı filmde büyük şehrin üstlerinde yarattığı baskıyı bırakıp tek kuralın kendin olmak olduğu tamamen kaygısız bir gruba katılan bir çifti canlandırıyorlar.
George (Rudd) ve Linda (Aniston) fazla geniş ve çok stresli hayatlara sahip Manhattan’lı bir çifttir. George’un işten çıkarılmasından sonra önlerinde yalnızca bir seçenek vardır: George’un Atlanta’da yaşayan korkunç kardeşiyle birlikte yaşamak.
Atlanta’ya doğru giderken, George ve Linda Cennet adında, gruptaki herkesin her şeye karşı farklı bir bakış açısının olduğu, çok renkli karakterlerden oluşan huzurlu bir topluluğa rastlarlar. Para? Mutluluğu satın alamaz. Kariyer? Ona kimin ihtiyacı olur ki? Kıyafetler? Yalnızca eğer sen giyinmek istiyorsan.
Cennet, George ve Linda’nın ihtiyaç duydukları yepyeni başlangıç mı olacak? Yoksa bakış açılarını değiştirerek çiftin hayatına çözümden çok sorun mu getirecek?
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Paul Rudd ve Jennifer Aniston, David Wain’in (Role Models) yönettiği, yapımcılığını ise Judd Apatow’un (Kaza Kurşunu) üstlendiği Wanderlust adlı filmde büyük şehrin üstlerinde yarattığı baskıyı bırakıp tek kuralın kendin olmak olduğu tamamen kaygısız bir gruba katılan bir çifti canlandırıyorlar.
George (Rudd) ve Linda (Aniston) fazla geniş ve çok stresli hayatlara sahip Manhattan’lı bir çifttir. George’un işten çıkarılmasından sonra önlerinde yalnızca bir seçenek vardır: George’un Atlanta’da yaşayan korkunç kardeşiyle birlikte yaşamak.
Atlanta’ya doğru giderken, George ve Linda Cennet adında, gruptaki herkesin her şeye karşı farklı bir bakış açısının olduğu, çok renkli karakterlerden oluşan huzurlu bir topluluğa rastlarlar. Para? Mutluluğu satın alamaz. Kariyer? Ona kimin ihtiyacı olur ki? Kıyafetler? Yalnızca eğer sen giyinmek istiyorsan.
Cennet, George ve Linda’nın ihtiyaç duydukları yepyeni başlangıç mı olacak? Yoksa bakış açılarını değiştirerek çiftin hayatına çözümden çok sorun mu getirecek?
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
10 Nisan 2012 Salı
The Cabin in the Woods Filmi
The Cabin in the Woods (2011)
The Cabin in the Woods
Vizyon tarihi:
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Drew Goddard (Yönetmen), Joss Whedon (Senaryo), Drew Goddard (Senaryo), Jason Clark (Yapımcı), Lucas D. Hill (Yapımcı), Joss Whedon (Yapımcı)
Puan:
6.3 / 10
04 Mayıs 2012
Oyuncular:
Richard
Jenkins (Steve Hadley), Bradley Whitford (Richard Sitterson), Jesse
Williams (Holden McCrea), Chris Hemsworth (Curt Vaughan), Fran Kranz
(Marty Mikalski), Kristen Connolly (Dana Polk), Anna...
Ekip:Drew Goddard (Yönetmen), Joss Whedon (Senaryo), Drew Goddard (Senaryo), Jason Clark (Yapımcı), Lucas D. Hill (Yapımcı), Joss Whedon (Yapımcı)
Puan:
6.3 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Bir grup kolejli çocuk ormanda gizemli bir kulübede bir haftasonu geçirecektir.Ancak başlarına geleceklerden haberleri yoktur.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Bir grup kolejli çocuk ormanda gizemli bir kulübede bir haftasonu geçirecektir.Ancak başlarına geleceklerden haberleri yoktur.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
8 Nisan 2012 Pazar
21 Jump Street Filmi
21 Jump Street
Vizyon tarihi:
27 Nisan 2012
Ekip:
Michael Bacall (Senaryo), Joe Gazzam (Senaryo), Jonah Hill (Senaryo), Neal H. Moritz (Yapımcı)
Puan:
7.3 / 10
27 Nisan 2012
Ekip:
Michael Bacall (Senaryo), Joe Gazzam (Senaryo), Jonah Hill (Senaryo), Neal H. Moritz (Yapımcı)
Puan:
7.3 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Schmidt ve Jenko, Polis Akademisi’nde zoraki arkadaşlık kuran iki gençtir. Devriye polisleri içinde en iyileri değildirler ama gizli birimine katıldıklarında bunu tersine çevirebileceklerdir. Silâhlarını ve rozetlerini bırakıp, birer sırt çantası alırlar ve genç görünümlerini gizli görev için kullanırlar. Sorun şudur ki, günümüz ergenleri birkaç yıl önce onların olduğundan çok farklıdır. Ayrıca, Schmidt ve Jenko, cinsellikten uyuşturucuya, bir ergen hakkında bildikleri her şeyin tamamen yanlış olduğunu keşfederler. İkilinin ergenlik sorunlarıyla yeniden yüzleşmesi gerekecektir...
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Schmidt ve Jenko, Polis Akademisi’nde zoraki arkadaşlık kuran iki gençtir. Devriye polisleri içinde en iyileri değildirler ama gizli birimine katıldıklarında bunu tersine çevirebileceklerdir. Silâhlarını ve rozetlerini bırakıp, birer sırt çantası alırlar ve genç görünümlerini gizli görev için kullanırlar. Sorun şudur ki, günümüz ergenleri birkaç yıl önce onların olduğundan çok farklıdır. Ayrıca, Schmidt ve Jenko, cinsellikten uyuşturucuya, bir ergen hakkında bildikleri her şeyin tamamen yanlış olduğunu keşfederler. İkilinin ergenlik sorunlarıyla yeniden yüzleşmesi gerekecektir...
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
7 Nisan 2012 Cumartesi
Korsanlar! Filmi
Korsanlar! (2012)
The Pirates! Band of Misfits in 3D
Vizyon tarihi:
20 Nisan 2012
Oyuncular:
7.0 / 10
20 Nisan 2012
Oyuncular:
Hugh
Grant (Pirate Captain ), Brendan Gleeson (Pirate with Gout ), Jeremy
Piven (Black Bellamy ), Brian Blessed (Pirate King ), Lenny Henry (Peg
Leg Hastings ), Salma Hayek (Cutlass Liz ), Martin..
Ekip:
Peter
Lord (Yönetmen), Jeff Newitt (Yönetmen), Gideon Defoe (Senaryo),
Gideon Defoe (Senaryo), Susan Breen (Yapımcı), Julie Lockhart (Yapımcı),
Peter Lord (Yapımcı), Peter Lord (Yapımcı), Carla...
Puan:7.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Bu eğlenceleli animasyonda bir grup korsan "Yılın Korsanı" yarışmasında verilen büyük ödül için kıyasıya mücadeleye giriyor...
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Bu eğlenceleli animasyonda bir grup korsan "Yılın Korsanı" yarışmasında verilen büyük ödül için kıyasıya mücadeleye giriyor...
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Battleship Filmi
Battleship (2012)
Battleship
Vizyon tarihi:
20 Nisan 2012
Oyuncular:
6.9 / 10
20 Nisan 2012
Oyuncular:
Liam
Neeson (Admiral Shane), Taylor Kitsch (Alex Hopper), Brooklyn Decker
(Sam), Alexander Skarsgård (Stone Hopper), Josh Pence (Chief Moore),
Rihanna (Raikes), Jesse Plemons (Ordy), Tadanobu Asano...
Ekip:
Peter
Berg (Yönetmen), Erich Hoeber (Senaryo), Jon Hoeber (Senaryo), Todd
Arnow (Yapımcı), Sarah Aubrey (Yapımcı), Peter Berg (Yapımcı), Brian
Goldner (Yapımcı), Bennett Schneir (Yapımcı), Scott...
Puan:6.9 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Yapımcılığını ve yönetmenliğini Peter Berg’in (Hancock) üstlendiği destansı aksiyon-macera filmi Battleship’te gezegenimiz; denizde, gözyüzünde ve karada üstün bir güce karşı hayatta kalma savaşı veriyor. Hasbro’nun klasik donanma savaş oyunu Amiral Battı’dan uyarlanan filmde, USS John Paul Jones’ta görevlendirilen bir Donanma subayı olan Teğmen Alex Hopper rolünde Taylor Kitsch karşımıza çıkıyor. Fizyoterapist ve Hopper’ın nişanlısı Sam Shane rolünde Brooklyn Decker; USS Sampson’ın komutanı ve Hopper’ın ağabeyi Stone rolünde Alexander Skarsgård ve Hopper’ın silah arkadaşı USS John Paul Jones’ta silah uzmanı olarak görev yapan Deniz Astsubayı Raikes rolünde ise Rihanna yer alıyor. Hopper ve Stone’un amiri (ve Sam’in babası) Amiral Shane’i ise uluslararası bir yıldız olan Liam Neeson canlandırıyor.
Berg, hem bu destansı aksiyon-macera filminin yönetmenliğini yaptı, hem de Scott Stuber (Couples Retreat/Arızalı Çiftler), Sarah Aubrey (The Kingdom/Krallık), Brian Goldner, Hasbro’dan Bennett Schneir (the Transformers serisi) ve Duncan Henderson’la (Master and Commander/Dünyanın Uzak Ucu) birlikte yapımcılığını üstlendi.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Yapımcılığını ve yönetmenliğini Peter Berg’in (Hancock) üstlendiği destansı aksiyon-macera filmi Battleship’te gezegenimiz; denizde, gözyüzünde ve karada üstün bir güce karşı hayatta kalma savaşı veriyor. Hasbro’nun klasik donanma savaş oyunu Amiral Battı’dan uyarlanan filmde, USS John Paul Jones’ta görevlendirilen bir Donanma subayı olan Teğmen Alex Hopper rolünde Taylor Kitsch karşımıza çıkıyor. Fizyoterapist ve Hopper’ın nişanlısı Sam Shane rolünde Brooklyn Decker; USS Sampson’ın komutanı ve Hopper’ın ağabeyi Stone rolünde Alexander Skarsgård ve Hopper’ın silah arkadaşı USS John Paul Jones’ta silah uzmanı olarak görev yapan Deniz Astsubayı Raikes rolünde ise Rihanna yer alıyor. Hopper ve Stone’un amiri (ve Sam’in babası) Amiral Shane’i ise uluslararası bir yıldız olan Liam Neeson canlandırıyor.
Berg, hem bu destansı aksiyon-macera filminin yönetmenliğini yaptı, hem de Scott Stuber (Couples Retreat/Arızalı Çiftler), Sarah Aubrey (The Kingdom/Krallık), Brian Goldner, Hasbro’dan Bennett Schneir (the Transformers serisi) ve Duncan Henderson’la (Master and Commander/Dünyanın Uzak Ucu) birlikte yapımcılığını üstlendi.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Yakıcı Bir Yaz Filmi
Yakıcı Bir Yaz (2010)
Un été Brûlant
Vizyon tarihi:
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Monica Bellucci (Angèle), Louis Garrel (Frédéric), Céline Sallette (Élisabeth), Jérôme Robart (Paul)
Ekip:
Philippe Garrel (Yönetmen), Giorgio Magliulo (Yapımcı), Patrizia Massa (Yapımcı), Patrizia Massa (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Monica Bellucci (Angèle), Louis Garrel (Frédéric), Céline Sallette (Élisabeth), Jérôme Robart (Paul)
Ekip:
Philippe Garrel (Yönetmen), Giorgio Magliulo (Yapımcı), Patrizia Massa (Yapımcı), Patrizia Massa (Yapımcı)
Puan:
6.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Çok sıcak bir yaz gecesinde, spor bir araba ağaca çarpar. Bir yıl önce… Paul ressam Frédéric ile tanışır. Frédéric, Angèle ile yaşamaktadır. Zaman geçer, Angèle, Frédéric’i terk eder. Frédéric korkunç bir kaza geçirmiştir. Frederic kazanın aslında bir kaza olmadığını itiraf eder ve ölür. Sıcak bir yaz günü, kilisede, Paul arkadaşının naaşına bakmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Çok sıcak bir yaz gecesinde, spor bir araba ağaca çarpar. Bir yıl önce… Paul ressam Frédéric ile tanışır. Frédéric, Angèle ile yaşamaktadır. Zaman geçer, Angèle, Frédéric’i terk eder. Frédéric korkunç bir kaza geçirmiştir. Frederic kazanın aslında bir kaza olmadığını itiraf eder ve ölür. Sıcak bir yaz günü, kilisede, Paul arkadaşının naaşına bakmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Aşk Yemini Filmi
Aşk Yemini (2012)
The Vow
Vizyon tarihi:
13 Nisan 2012
Oyuncular:
7.2 / 10
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Rachel
McAdams (Paige), Channing Tatum (Leo), Sam Neill, Kristina Pesic
(Lizbet), Jessica Lange, Scott Speedman (Jeremy), Brittney Irvin (Lena
), Lucas Bryant , Jeananne Goossen (Sonia), Rachel...
Ekip:
Michael
Sucsy (Yönetmen), Abby Kohn (Senaryo), Marc Silverstein (Senaryo),
Michael Sucsy (Senaryo), Erix Arocha (Yapımcı), Gary Barber (Yapımcı),
Roger Birnbaum (Yapımcı), Susan Cooper ...
Puan:7.2 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenen "The Vow", geçirdiği trafik kazası sonucunda komaya girip hafıza kaybı yaşayan bir kadının kocasının, onun aşkını yeniden kazanmaya çalışırken yaşadıklarını anlatıyor.
Paige (Rachel McAdams) ve Leo (Channign Tatum) Chicago’da sanatçı olarak dopdolu hayatlar yaşayan, birbirlerine deli gibi aşık, genç bir evli çifttir. Karlı bir gecede, araba kazası geçirirler. Leo sağsalim kurtulur fakat Paige’in başına aldığı darbe genç kadının kocasıyla yaşadığı tüm anıları siler. Komadan çıktığında, Leo artık onun için bir yabancıdır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenen "The Vow", geçirdiği trafik kazası sonucunda komaya girip hafıza kaybı yaşayan bir kadının kocasının, onun aşkını yeniden kazanmaya çalışırken yaşadıklarını anlatıyor.
Paige (Rachel McAdams) ve Leo (Channign Tatum) Chicago’da sanatçı olarak dopdolu hayatlar yaşayan, birbirlerine deli gibi aşık, genç bir evli çifttir. Karlı bir gecede, araba kazası geçirirler. Leo sağsalim kurtulur fakat Paige’in başına aldığı darbe genç kadının kocasıyla yaşadığı tüm anıları siler. Komadan çıktığında, Leo artık onun için bir yabancıdır.
Anahtar Kelimeler: Film izle, filmizle.com.tr, indirmeden film izle, film izleme sitesi, ücretsiz film izle, dizi izle, filim izle
Dünyanın en sessiz odası
Oldukça enterasan geldi bana. Çevremizdeki ses gürültüsünün farkında bile olmadığımız için aşağıdaki haberde bulunan garipliği algılayamıyoruz. İnsanın bedeninden gelen sesleri duyması normal gibi geliyor önce ama sadece o sesleri duymak bir süre sonra farklı etkiler yapacaktır mutlaka.
Kısa bir süreliğine denemek isterdim. Haberimiz aşağıda..
Kısa bir süreliğine denemek isterdim. Haberimiz aşağıda..
ABD’nin Minneapolis şehrindeki Orfield Laboratuvarlarında bulunan “Yankısız Oda” %99.99 oranında ses geçirmez yapısıyla dünyadaki en sessiz yer olma özelliğine sahip.
Kalın cam elyaf, iki kat yalıtılmış çelik duvarlar ve 30 santim kalınlığında betonla çevrilen odaya giren kişiler sessizlikten çok rahatsız oluyor ve halusinasyonlar görmeye başlıyor.Laboratuvar yetkilisi Steven Orfield odayla ilgili olarak şunları söyledi: “Bu odada en çok vakit geçiren kişi sadece 45 dakika oturabildi. Sessiz bir ortamda insanın kulakları ortama uyum sağlar. Oda sessizleştikçe siz de daha fala şey duymaya başlarsınız: kalp atışınızı, akciğerlerinizi, midenizden gelen sesleri.”“Yankısız Oda”da oturan kişinin sesin kendisi olduğunu belirten Orfield sözlerine şöyle devam etti: “ Yürürken yaydığınız sesler sayesinde bulunduğunuz ortama uyum sağlarsınız. Bu odada takip edeceğiniz bir işaret yok. Denge kurmanızı sağlayan algılamanız zorlaştığı için de yarım saatten fazla kalmayı düşünüyorsanız odada mutlaka sandalyeye oturmak zorundasınız.”Odaya giren kişilerin bir süre sonra halüsinasyon görmeye başladığını söyleyen Orfield Amerika’nın dört bir yanından şirketlerin odada bazı testler yapmak için geldiğini belirtirken özellikle NASA’nın astronotlarına uyguladığı “halüsinasyon testleri”nin burada gerçekleştiğini söyledi.
6 Nisan 2012 Cuma
Yeraltı Filmi
Film Adı: Yeraltı
Vizyon tarihi:
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, Nihal Yalçın, Murat Cemcir, Ufuk Bayraktar, Feridun Koç, Serkan Keskin, Sarp Apak
Ekip:
Zeki Demirkubuz (Yönetmen), Fyodor Dostoyevsky (Senaryo), Zeki Demirkubuz (Senaryo)
Puan:
7.0 / 10
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, Nihal Yalçın, Murat Cemcir, Ufuk Bayraktar, Feridun Koç, Serkan Keskin, Sarp Apak
Ekip:
Zeki Demirkubuz (Yönetmen), Fyodor Dostoyevsky (Senaryo), Zeki Demirkubuz (Senaryo)
Puan:
7.0 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Yeraltı''nda, Ankara’da yalnız yaşayan memur Muharrem’in iç dünyası anlatılıyor.
Sinemamızın büyük isimi Zeki Demirkubuz, Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ından uyarladığı filmi ‘Yeraltı’nın çekimleri Ankara’da yapıldı. Filmin başrolünde ‘Vavien’ filmiyle ödülleri toplayan Engin Günaydın yer alıyor. Film 2012''in en merak edilen yapımları arasında gösteriliyor.
Yeraltı''nda, Ankara’da yalnız yaşayan memur Muharrem’in iç dünyası anlatılıyor.
Sinemamızın büyük isimi Zeki Demirkubuz, Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ından uyarladığı filmi ‘Yeraltı’nın çekimleri Ankara’da yapıldı. Filmin başrolünde ‘Vavien’ filmiyle ödülleri toplayan Engin Günaydın yer alıyor. Film 2012''in en merak edilen yapımları arasında gösteriliyor.
4 Nisan 2012 Çarşamba
12 Eylül Davası
Ne çıkacak ki! Çoğu insan böyle düşünüyor. Ama canı gerçekten yanmış insanlar böyle düşünüyorlar. Bu duruma particilik ile yaklaşanlar ise hayal peşindeler. AKP'nin samimi olduğunu sanıyorlar. Oysa ki kendileri de destekledikleri parti gibi samimi değiller.
Faillerin gerçekten yargının önüne çıkarılması için hiçbirşey yapmazlar fazladan. İnsanları emirle de olsa öldürenlerin peşine düşmezler. Ne alanlara çıkarlar ne de partilerine baskı kurarlar. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki; biz yetkiyi halktan aldık...! İyi de nasıl? Ne derseniz biat eden bir halk var tabanınızda. Bunlar mı size yetki verdi. Hayır! Onlar sizin saçma sapan politikalarınızdan yetki alıyorlar. Bu yetki nasıl birşeyse bu insanlara mutluluk veriyor. Biz seçtik diyorlar. Evet sen seçtin çünkü sana sunulan zaten buydu. Ortada saçma sapan bir demokrasi, seçme seçilme, yetki, egemenlik zırvalığı dönüyor.
Sen düşünmüyor, farklı konuşamıyor, baskı kuramıyor ve istediğini konuşamıyorsan orada duracaksın. Ya koyunluk yapacaksın ya da samimi olup doğru bildiklerini iktidarın dilinden farklı olsa da konuşacaksın.
Sesini mi kısıyorlar alanlarda bağıracaksın. Ortada bir haksızlık varsa sahip çıkmayacak ve hakkı koruyacaksın...
Bu zor bir sonuçtur yurdumuz seçmen yüzdesi için ama umut etmek de güzel bir şeydir.
Faillerin gerçekten yargının önüne çıkarılması için hiçbirşey yapmazlar fazladan. İnsanları emirle de olsa öldürenlerin peşine düşmezler. Ne alanlara çıkarlar ne de partilerine baskı kurarlar. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki; biz yetkiyi halktan aldık...! İyi de nasıl? Ne derseniz biat eden bir halk var tabanınızda. Bunlar mı size yetki verdi. Hayır! Onlar sizin saçma sapan politikalarınızdan yetki alıyorlar. Bu yetki nasıl birşeyse bu insanlara mutluluk veriyor. Biz seçtik diyorlar. Evet sen seçtin çünkü sana sunulan zaten buydu. Ortada saçma sapan bir demokrasi, seçme seçilme, yetki, egemenlik zırvalığı dönüyor.
Sen düşünmüyor, farklı konuşamıyor, baskı kuramıyor ve istediğini konuşamıyorsan orada duracaksın. Ya koyunluk yapacaksın ya da samimi olup doğru bildiklerini iktidarın dilinden farklı olsa da konuşacaksın.
Sesini mi kısıyorlar alanlarda bağıracaksın. Ortada bir haksızlık varsa sahip çıkmayacak ve hakkı koruyacaksın...
Bu zor bir sonuçtur yurdumuz seçmen yüzdesi için ama umut etmek de güzel bir şeydir.
3 Nisan 2012 Salı
Dr. Seuss The Lorax Filmi
Film Adı: Dr. Seuss The Lorax (2012)
Vizyon tarihi:
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Danny DeVito (Lorax (ses)), Zac Efron (Ted (ses)), Ed Helms (Once-ler (ses)), Taylor Swift (Audrey (ses)), Rob Riggle (O’Hare (ses)), Betty White (Norma (ses))
Ekip:
Chris Renaud (Yönetmen), Cinco Paul (Senaryo), Ken Daurio (Senaryo), Chris Meledandri (Yapımcı), Chris Meledandri (Yapımcı), Janet Healey (Yapımcı), Janet Healey (Yapımcı)
Puan:
6.7 / 10
13 Nisan 2012
Oyuncular:
Danny DeVito (Lorax (ses)), Zac Efron (Ted (ses)), Ed Helms (Once-ler (ses)), Taylor Swift (Audrey (ses)), Rob Riggle (O’Hare (ses)), Betty White (Norma (ses))
Ekip:
Chris Renaud (Yönetmen), Cinco Paul (Senaryo), Ken Daurio (Senaryo), Chris Meledandri (Yapımcı), Chris Meledandri (Yapımcı), Janet Healey (Yapımcı), Janet Healey (Yapımcı)
Puan:
6.7 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Üç boyutlu animasyon filmi Dr. Seuss’ The Lorax, umudun gücünü paylaşan bir orman yaratığıyla ilgili Dr. Seuss’un klasik bir hikayesinden oluşmaktadır. Bu çizgi film macerasında, hayallerindeki kızın ilgisini çekmesini sağlayabilecek tek şeyi aramakta olan bir gencin yolculuğu anlatılmaktadır. Gencin bu şeyi bulmak için dünyasını korumak üzere savaşan Lorax adındaki mızmız ancak bir o kadar da sevimli yaratığın hikayesini keşfetmesi gerekmektedir.
Danny DeVito, filmin baş karakteri Lorax’a sesiyle hayat veriyor. Ed Helms ise filmde gizemli Once-ler’i seslendiriyor. Filmin yıldızları arasında yer alan dünya çapında ünlü bir isim olan Zac Efron, Lorax’ı arayan idealist genç Ted’e sesini veriyor. Taylor Swift ise, Ted’in hayallerindeki kız Audrey rolünde. Rob Riggie zengin O’Hare’yi seslendirirken sevilen aktris Betty White ise Ted’in bilge ninesi Norma’yı seslendiriyor.
Üç boyutlu animasyon filmi Dr. Seuss’ The Lorax, umudun gücünü paylaşan bir orman yaratığıyla ilgili Dr. Seuss’un klasik bir hikayesinden oluşmaktadır. Bu çizgi film macerasında, hayallerindeki kızın ilgisini çekmesini sağlayabilecek tek şeyi aramakta olan bir gencin yolculuğu anlatılmaktadır. Gencin bu şeyi bulmak için dünyasını korumak üzere savaşan Lorax adındaki mızmız ancak bir o kadar da sevimli yaratığın hikayesini keşfetmesi gerekmektedir.
Danny DeVito, filmin baş karakteri Lorax’a sesiyle hayat veriyor. Ed Helms ise filmde gizemli Once-ler’i seslendiriyor. Filmin yıldızları arasında yer alan dünya çapında ünlü bir isim olan Zac Efron, Lorax’ı arayan idealist genç Ted’e sesini veriyor. Taylor Swift ise, Ted’in hayallerindeki kız Audrey rolünde. Rob Riggie zengin O’Hare’yi seslendirirken sevilen aktris Betty White ise Ted’in bilge ninesi Norma’yı seslendiriyor.
2 Nisan 2012 Pazartesi
Yenilmezler Filmi
Yenilmezler (2012)
The Avengers
Vizyon tarihi:
27 Nisan 2012
Oyuncular:
8.1 / 10
27 Nisan 2012
Oyuncular:
Chris
Hemsworth (Thor), Robert Downey Jr. (Tony Stark / Iron Man), Scarlett
Johansson (Natasha Romanoff / Black Widow), Chris Evans (Steve Rogers /
Captain America), Jeremy Renner (Clint Barton /...
Ekip:
Joss
Whedon (Yönetmen), Zak Penn (Senaryo), Joss Whedon (Senaryo), Victoria
Alonso (Yapımcı), Avi Arad (Yapımcı), Louis D''Esposito (Yapımcı), Jon
Favreau (Yapımcı), Kevin Feige (Yapımcı), Alan...
Puan:8.1 / 10
Filmin puanı filmlerim.com kullanıcılarının oylarıyla belirlenmiştir.
Konu:
Çizgi süper kahramanlar aynı filmde buluşuyor; Nick Fury, Hulk, Captain America, Thor, Iron Man! Her birini Hollywood yıldızlarının canlandıracağı Marvel’in ünlü süper-kahramanları bu projeyle aynı filmde boy gösterecek.
Marvel Studios “Yenilmezler”i sunar –– Klasikleşmiş Marvel Süper Kahramanları Iron Man, Hulk, Thor, Kaptan Amerika, Hawkeye ve Black Widow’un yer aldığı, görüp görebileceğiniz en iyi süper kahraman takımı iş başında... Dünyanın güvenliğini ve geleceğini tehdit eden beklenmedik bir düşman ortaya çıkınca, S.H.I.E.L.D olarak bilinen uluslararası istihbarat ve güvenlik örgütünün başındaki Nick Fury, dünyayı felaketin eşiğinden döndürmek için bir ekibe ihtiyaç duyar. Böylece, ekibi kurmak için yerküreye yayılan zorlu bir macera başlar.
Başrollerini Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, Scarlett Johansson, Jeremy Renner ve Samuel L. Jackson’ın paylaştığı, Joss Whedon’ın yönettiği “Yenilmezler”, ilki 1963 yılında yayınlanıp o günden bu yana her daim popülerliğini koruyarak bir çizgi roman klasiği hâline gelmiş olan Marvel dizisi “Yenilmezler” üzerine kurulu bir macera. “Yenilmezler” 2012’de bir araya geldiğinde aksiyon ve nefes kesici özel efektlerle dolu heyecanlı ve çok konuşulacak bir film seyretmeye hazır olun.
Çizgi süper kahramanlar aynı filmde buluşuyor; Nick Fury, Hulk, Captain America, Thor, Iron Man! Her birini Hollywood yıldızlarının canlandıracağı Marvel’in ünlü süper-kahramanları bu projeyle aynı filmde boy gösterecek.
Marvel Studios “Yenilmezler”i sunar –– Klasikleşmiş Marvel Süper Kahramanları Iron Man, Hulk, Thor, Kaptan Amerika, Hawkeye ve Black Widow’un yer aldığı, görüp görebileceğiniz en iyi süper kahraman takımı iş başında... Dünyanın güvenliğini ve geleceğini tehdit eden beklenmedik bir düşman ortaya çıkınca, S.H.I.E.L.D olarak bilinen uluslararası istihbarat ve güvenlik örgütünün başındaki Nick Fury, dünyayı felaketin eşiğinden döndürmek için bir ekibe ihtiyaç duyar. Böylece, ekibi kurmak için yerküreye yayılan zorlu bir macera başlar.
Başrollerini Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo, Chris Hemsworth, Scarlett Johansson, Jeremy Renner ve Samuel L. Jackson’ın paylaştığı, Joss Whedon’ın yönettiği “Yenilmezler”, ilki 1963 yılında yayınlanıp o günden bu yana her daim popülerliğini koruyarak bir çizgi roman klasiği hâline gelmiş olan Marvel dizisi “Yenilmezler” üzerine kurulu bir macera. “Yenilmezler” 2012’de bir araya geldiğinde aksiyon ve nefes kesici özel efektlerle dolu heyecanlı ve çok konuşulacak bir film seyretmeye hazır olun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)